Kayıtlar

kızıl deniz

Resim
   Kuyuya atılan taş gibi hissediyorum kendimi, yer çekimine yenik bir şekilde boşluktan aşağı doğru süzülüyorum. Ne varacağım yer belli ne de varacağım zaman, bildiğim tek şey ise düşerken ivme kazanıp düştüğüm an paramparça olacağım.     Hatırlıyorum da önceden de paramparça olmuştum -henüz küçük bir kız çocuğuyken- nereden bilebilirdim ki tekrar tekrar parçalanacağım. Dibini gördüğüm suda boğuluyorum ve özümden zehirleniyorum.     Çocukluğumun katili başka bir bedende duruyor karşımda, kırılan bütün parçaları vücuduma batırıyor birer birer hiç acımadan. İlk defa korka korka akıyor gözlerimden yaş, içimdeki kız çocuğu gerçeklerden titreyerek saklanıyor ardıma ve ben bir şey yapamıyorum.     Artık anlıyorum o 8 yaşındaki kız çocuğu benden daha güçlüymüş bunca olan karşısında. Haykırsam duvarlar yıkılır. Neden? Neden tekrar tekrar güvensizliğimin altını yakıp o ateşi içime düşürüyorsun. Seni affetmeye çabaladıkça aynı hatalara dolanıyor ayağın ...

Yeniden doğarsa

Resim
   Her sabah yeni bir hayata açıyoruz gözlerimizi yaşayacaklarımızı bilmeden. Her doğan güneş yeni umutlara gebe ve aynı parlak güneş günü karartırcasına doğar bazen. Ve “bir umut” dediğimiz şeyler umudumuzu yitirmemize sebep olur günün sonunda, o güvenip toz konduramadıklarımızın ceplerine sakladığı gerçek yüzlerinin korkunçluğuyla burun buruna geliriz.   Bıçak üstünde yürür gibi keskin kıyılarda yürüyorum ve yeryüzüne yağmurunu yağdırmak isteyen kasvetli bir bulut yığını gibi üzerime gerçekleri bırakıyor kafamın içindeki susmayan ses, bu gürültüde gidiyorum uçsuz bucaksız. Yine aynı eşiğin önündeyim, avuçlarımda gerçek bildiğim yalanlar ve hayal kırıklıklarım...   Ya basıp geçeceğim o eşikten tüm yalanların üzerine basarak ya takılıp düşeceğim omuzlarımdaki bu yalanların yüküyle.   Ya kendimi bırakacağım umutsuzluk denizine kafamdaki soru işaretleriyle ya özgür kılacağım kendimi bu gecenin sonunda.    Galiba bu sefer başaracağım, bu derin çukurda...